بِسۡمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحۡمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّمَا يَأۡمُرُكُم بِٱلسُّوٓءِ وَٱلۡفَحۡشَآءِ وَأَن تَقُولُواْ عَلَى ٱللَّهِ مَا لَا تَعۡلَمُونَ ١٦٩

O, size ancak kötülüğü, hayâsızlığı ve Allaha karşı bilmeyeceğiniz şeyleri söylemenizi emreder.

– Hasan Basri Çantay

وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱتَّبِعُواْ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ قَالُواْ بَلۡ نَتَّبِعُ مَآ أَلۡفَيۡنَا عَلَيۡهِ ءَابَآءَنَآۚ أَوَلَوۡ كَانَ ءَابَآؤُهُمۡ لَا يَعۡقِلُونَ شَيۡـٔٗا وَلَا يَهۡتَدُونَ ١٧٠

Onların (müşriklere); «Allahın indirdiğine uyun» denildiği zaman onlar: «Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulunduğumuz şey'e uyarız» derler. Ya ataları birşey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?

– Hasan Basri Çantay

وَمَثَلُ ٱلَّذِينَ كَفَرُواْ كَمَثَلِ ٱلَّذِي يَنۡعِقُ بِمَا لَا يَسۡمَعُ إِلَّا دُعَآءٗ وَنِدَآءٗۚ صُمُّۢ بُكۡمٌ عُمۡيٞ فَهُمۡ لَا يَعۡقِلُونَ ١٧١

O küfredenlerin haali bağırıb çağırışdan başka bir şey duymayan (anlamayan hayvanlara durmayıb) haykıran (bir çoban) ın haaline (ne kadar da) benziyor. (Onlar bir sürü) sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Onun için düşünmezler.

– Hasan Basri Çantay

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ كُلُواْ مِن طَيِّبَٰتِ مَا رَزَقۡنَٰكُمۡ وَٱشۡكُرُواْ لِلَّهِ إِن كُنتُمۡ إِيَّاهُ تَعۡبُدُونَ ١٧٢

Ey îman edenler, size rızk olarak verdiğimiz şeylerin (maddeten ve manen) en temiz olanlarından yeyin, Allaha şükredin, eğer (hakıykaten) ona kulluk ediyorsanız.

– Hasan Basri Çantay

إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيۡكُمُ ٱلۡمَيۡتَةَ وَٱلدَّمَ وَلَحۡمَ ٱلۡخِنزِيرِ وَمَآ أُهِلَّ بِهِۦ لِغَيۡرِ ٱللَّهِۖ فَمَنِ ٱضۡطُرَّ غَيۡرَ بَاغٖ وَلَا عَادٖ فَلَآ إِثۡمَ عَلَيۡهِۚ إِنَّ ٱللَّهَ غَفُورٞ رَّحِيمٌ ١٧٣

O, size ölüyü (murdar hayvanı), kanı, domuz etini, bir de Allahdan başkası için kesileni kat'iyyen haram kıldı. Fakat kim bunlardan yemiye muztar kalırsa (kimseye) saldırmamak ve haddi (ölmeyecek mikdarı) geçmemek şartıyle onun üzerine günah yokdur. Şübhesiz ki Allah çok yarğılayıcıdır, hakkıyle esirgeyicidir.

– Hasan Basri Çantay

إِنَّ ٱلَّذِينَ يَكۡتُمُونَ مَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلۡكِتَٰبِ وَيَشۡتَرُونَ بِهِۦ ثَمَنٗا قَلِيلًا أُوْلَٰٓئِكَ مَا يَأۡكُلُونَ فِي بُطُونِهِمۡ إِلَّا ٱلنَّارَ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ ٱللَّهُ يَوۡمَ ٱلۡقِيَٰمَةِ وَلَا يُزَكِّيهِمۡ وَلَهُمۡ عَذَابٌ أَلِيمٌ ١٧٤

Allanın indirdiği Kitabdan (Peygamberin vasıflarına dâir) bir şey'i gizleyib de onunla az bir bahayi (hasîs, bir menfaati) satın alanlar (yok mu?) Onlar karınlarına ateşden başka (bir şey) yemiş olamazlar. Kıyaamet günü Allah onlarla konuşmaz, onları temize de çıkarmaz. Onlar için pek acıklı bir azâb vardır.

– Hasan Basri Çantay

أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ ٱشۡتَرَوُاْ ٱلضَّلَٰلَةَ بِٱلۡهُدَىٰ وَٱلۡعَذَابَ بِٱلۡمَغۡفِرَةِۚ فَمَآ أَصۡبَرَهُمۡ عَلَى ٱلنَّارِ ١٧٥

Onlar doğru yolu bırakıb sapıklığı, mağfirete bedel azaâbı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne de sabırlıdırlar!.

– Hasan Basri Çantay

ذَٰلِكَ بِأَنَّ ٱللَّهَ نَزَّلَ ٱلۡكِتَٰبَ بِٱلۡحَقِّۗ وَإِنَّ ٱلَّذِينَ ٱخۡتَلَفُواْ فِي ٱلۡكِتَٰبِ لَفِي شِقَاقِۭ بَعِيدٖ ١٧٦

Bu (azabın) sebebi şudur: Çünkü Allah Kitabı şübhesiz hak olarak indirmişdir. O kitab (ın inzal, tasdıyk ve sıhhatin) da ihtilâfa düşenler elbette (Hakdan) uzak bir ayrılık içindedirler.

– Hasan Basri Çantay

۞ لَّيۡسَ ٱلۡبِرَّ أَن تُوَلُّواْ وُجُوهَكُمۡ قِبَلَ ٱلۡمَشۡرِقِ وَٱلۡمَغۡرِبِ وَلَٰكِنَّ ٱلۡبِرَّ مَنۡ ءَامَنَ بِٱللَّهِ وَٱلۡيَوۡمِ ٱلۡأٓخِرِ وَٱلۡمَلَٰٓئِكَةِ وَٱلۡكِتَٰبِ وَٱلنَّبِيِّـۧنَ وَءَاتَى ٱلۡمَالَ عَلَىٰ حُبِّهِۦ ذَوِي ٱلۡقُرۡبَىٰ وَٱلۡيَتَٰمَىٰ وَٱلۡمَسَٰكِينَ وَٱبۡنَ ٱلسَّبِيلِ وَٱلسَّآئِلِينَ وَفِي ٱلرِّقَابِ وَأَقَامَ ٱلصَّلَوٰةَ وَءَاتَى ٱلزَّكَوٰةَ وَٱلۡمُوفُونَ بِعَهۡدِهِمۡ إِذَا عَٰهَدُواْۖ وَٱلصَّٰبِرِينَ فِي ٱلۡبَأۡسَآءِ وَٱلضَّرَّآءِ وَحِينَ ٱلۡبَأۡسِۗ أُوْلَٰٓئِكَ ٱلَّذِينَ صَدَقُواْۖ وَأُوْلَٰٓئِكَ هُمُ ٱلۡمُتَّقُونَ ١٧٧

(Namazda) yüzlerinizi doğu ve batı yönüne döndürmeniz; birr (taat bu) değildir. Fakat birr, Allaha, âhiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere îman eden, malı (nı Allah) sevgisiyle (yahud: mala olan sevgisine rağmen) akrabaye, yetimlere, yoksullara, yol oğluna (Yolda kalmış müsâfırlere), dilenenlere ve köle ve esirler (i kurtârmıy) a veren, namazı (nı) dosdoğru kılan, zekâtı (nı) veren (kimselerin), ahidleşdikleri zaman sözlerini yerine getirenler (in), sıkıntıda ve hastalıkda ve muhaarebenin kızışdığı zamanlarda sabr-u metanet gösterenler (in birridir). Onlar (yok mu? îmanlarında ve birr-ü taat iddiasında) saadık olanlar onlardır ve onlar takvaaya erenlerin de ta kendileridir.

– Hasan Basri Çantay

يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ كُتِبَ عَلَيۡكُمُ ٱلۡقِصَاصُ فِي ٱلۡقَتۡلَىۖ ٱلۡحُرُّ بِٱلۡحُرِّ وَٱلۡعَبۡدُ بِٱلۡعَبۡدِ وَٱلۡأُنثَىٰ بِٱلۡأُنثَىٰۚ فَمَنۡ عُفِيَ لَهُۥ مِنۡ أَخِيهِ شَيۡءٞ فَٱتِّبَاعُۢ بِٱلۡمَعۡرُوفِ وَأَدَآءٌ إِلَيۡهِ بِإِحۡسَٰنٖۗ ذَٰلِكَ تَخۡفِيفٞ مِّن رَّبِّكُمۡ وَرَحۡمَةٞۗ فَمَنِ ٱعۡتَدَىٰ بَعۡدَ ذَٰلِكَ فَلَهُۥ عَذَابٌ أَلِيمٞ ١٧٨

Ey îman edenler, maktuller hakkında size kısas (misilleme) yazıldı (farzedildi). Hür, hür ile, köle, köle ile, dişi, dişi ile (kısas olunur). Fakat kimin (hangi kaatilin) lehinde maktulün kardeşi (velîsi) tarafından cüz'î birşey afvolunursa (hemen kısas düşer). Artık örfe uymak (şer'in ve aklın iyi gördüğünü yapmak, borcu) ona (maktulün velîsine) güzellikle ödemek (lâzımdır). Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve esirgemedir. O halde kim bu (afivden ve edadan) sonra (kaatile veya taraflarına muhaasame ve) tecâvüzde bulunursa onun için pek acıklı bir azâb vardır.

– Hasan Basri Çantay

وَلَكُمۡ فِي ٱلۡقِصَاصِ حَيَوٰةٞ يَٰٓأُوْلِي ٱلۡأَلۡبَٰبِ لَعَلَّكُمۡ تَتَّقُونَ ١٧٩

Ey salim akıl saahibleri, kısasda sizin için (umumî) bir hayaat vardır. Tâki (katilden) sokmasınız.

– Hasan Basri Çantay

AYARLAR
Okuyucu